Şirketlerin batış hikâyelerinde ürünün veya hizmetin kötü olması yüzde olarak en son sıradadır. İlk sıralarda ise mali işlerdeki başarısızlık ve pazarla(yama)ma gelir.
Şirketi yeni kurduğum dönemlerdeki öncelikli başarısızlığım hizmetlerimi şirketimin isminde “pazarlama” geçmesine rağmen pazarlayamamamdı.
Pazarlama kısmını deneme, yanılma, araştırma, öğrenme ve başkalarından destek alma yoluyla büyük ölçüde çözebildik. Ancak sermayesiz kurulmuş bir şirket olarak mali işleri idare etmek çok zordu. Bir yandan ürün geliştirirken bir yandan pazarlamayı deneme yanılmadan kaynaklanan zaman kayıpları ile öğrenmeye çalışırken büyük bir karadeliğe dönüştü sistem. Bunun yanına bir de yönetim tecrübesizliği ve mali işler için güvenilir kişi seç(eme)me konusuna ise hiç girmeyelim.
Birkaç yılda şirketimizin adı duyuldu ve iş bağlantılarımızı geliştirip genişleterek büyük bir gelişme sisteminin içine girmiş olduk. Ancak kötü giden bir durum vardı. Ne kadar çok çalışırsak çalışalım, ne kadar büyük iş alırsak alalım, ne kadar yüksek tutarda tahsilat yaparsak yapalım, bunun yanında maaşsız da çalıştığımızı şirketten bir kuruşu cebimize koymadığımızı yanına da ekle, bir türlü çıkamadığımız bir borç durumu… Sürekli borçlular ve susmayan telefonlarla baş etmeye çalışan bir şirket.
Kendimi bu durumda hep sıfırdan başlamanın ceremesini çekiyoruz diye avuturdum hep bir gün düzelecek düşüncesi ile birlikte… Sanki kendiliğinden düzelecekmiş gibi. Şirketin kazancı öyle büyük bir hızla gidiyordu ki hep boşa kürek çekmişiz gibi…
Ve bir gün nefes alamaz hale geldik.
Ve o günlerde hayatının büyük bölümünü yurtdışında büyük inşaat firmalarının Mali İşler Müdürü olarak geçirmiş bir abimiz olan Recep Şimşek şirketimize adım attı. Öncelikle sadece “Abi gel bir bak bizim karadelik nekadar büyük ve bir fikir ver, ne yapabiliriz” diye çağırmıştık onu. Geldiğinde birçok sorun tespit etti. Sürekli gelirleri olmayan ancak büyük bir kitleye önemli fayda sağlayan vazgeçemeyeceğimiz hizmetlerimiz, aralıklarla yapılan büyük operasyon gerektiren projeler, önce borçlanıp sonra ödeme, her zaman bir önceki borçları öderken yapılan yeni borçlar, ödemeleri plansız yapmak.
Hizmetlerimizi sürdürülebilir gelirleri olacak şekilde planlamak, operasyonel düzen sağlamak çalışmalarımızın sonucu geliştirebileceğimiz konulardı. Ancak var olan borçlar ve ödeme dengesi kurmak kocaman bir karadelikti. Her telefon çaldığında üzerinde çalıştığım işi devam ettiremez allak bullak olurdum borç erteleme konuşması yapmak zorunda kalacağım için.
Recep Bey, bir kaç ayda ödeme dengesi oluşturabilmek için destek olabileceğini söyledi ve birkaç ay sonra bana burada daha çok ihtiyaç var diyerek yurtdışı işlerini bir kenara koydu ve bizimle bu yola baş koydu.
Öncelikle var olan durumdan yola çıkarak bütün borçlu olduğumuz kişi ve firmaları arayarak artık şirketimizde bir düzen olduğunu, bundan sonra erteleme yapmadan verdiğimiz tarihlerde ödeme yapabileceğimizi söyledi ve ödeme tarihi verdi ve en acil olan bizi bunaltan ödemelerimizi bile 6 ay sonraya öteledi.
Bu bir ikna gücü ve güven oluşturma durumu bunun için sır kendisinde. Ancak bu sürede ödeme dengesi ile ilgili çok önemli küçük sırlar aldım kendisinden.
Öncelikle borç ödeme dengesinde öncelik ve ödeme sıralaması oluştururken en çok kafanı şişiren değil şirketin sürdürülebilirliğinde en çok etkisi olanı ön plana alacaksın.
Örneğin şirketi bir araba olarak görelim ve ödemeleri de arabaya benzin koyma, patlak tekeri tamir ettirme, kırık camı değiştirme olarak görelim. Amacımız arabanın ilerlemesi ise kırık camla ilerlenebilir, patlak tekerle bir süre gidilebilir ancak araba benzinsiz asla gitmez ödeme önceliği benzincinindir. İkinci öncelik ise hemen tekeri değiştirmektir ve en son camı değiştirmek kalır.
Diyelim ki çalışmana dayanarak öderim düşüncesi ile tekeri ve camı borçlu kalarak değiştirttin.
Camcı çok bağırıyor borcunu istemek için çok rahatsız ediyor diye sakın elindeki tek para olan benzin parasını ona gönderip arabayı durdurma.
Tabi ki mümkünse ancak geleceği kesin olan gelirin için borçlan, hatta borçlanmadan ilerleyecek hale gelmek için daha çok çabala. Tabiki bu zaman istediği için süreçte uygulayacağın strateji de uygulanabilir olsun. Benzin, teker, cam üçlemesini unutma!
En önemlisi de borçlandığın kişilerin karşısına çık, sakınkaçma, telefonunu her zaman aç ve ödeme tarihlerine sadık kal. Ödeme tarihine sadık kalamayacağını anladığın an karşı tarafa bilgi ver ki herkes planını yapabilsin.
Güvenilir ol ve öyle kal…
Şu anda telefonları sadece iş bağlantısı için çalan bir firma olarak 4 yıldır bizi bu konularda hizaya çeken Recep Şimşek’e (Tabit Tarımsal Bilişim ve İletişim Teknolojileri – Mali ve İdari İşler Müdürü) teşekkürlerimi sunarım…
@tulinakin
No Comments